Her reklam arası bir atıştırma arasıdır. Buzdolabının dış kapağındaki doğru beslenme üçgenine karşıt içindeki atıştırmalıklardır seçilen...
Bir Reklam Arası, Galeri Apel, 2014 Küratör Nuran Terzioğlu
Suzy Hug Levy: „Kullandığım malzemeler, düşüncemi ifade edebilmem için gerekli oldukları için, devamlı değişebiliyor“
Necmi Sönmez
Galeri Apel’de gerçekleştirilen „Bir Reklam Arası“ sergisini (13.09.-18.10.2014) yurtdışındaki projelerim nedeniyle izleyememiştim. Ancak bu sergi hakkında çıkan yazılara eşlik eden fotoğraflar arasında çalışmalarını uzun süreden beri izlediğim Suzy Hug Levy’nin ilginç bir heykelini gördüm. Gerçekçi tarzda yapılmış bir bozdolabını ve içindekileri gösteren bu çalışma hakkında Suzy’le yazılı bir konuşma yaptık.
Necmi Sönmez: Projenin başlangıcı nasıl oldu? Diyet, diyet kaçamakları artık yaşamımızın bir parçası oldu. Bu konuya hangi açıdan yaklaşıyorsun?
Suzy Hug Levy: Reklam arası bir kaçamak. Olaylara bir ara verme. Arada teneffüse çıkmak gibi. Televizyonda en çok "Haber" programı dinliyoruz. Dünyanın her yerinde Haber eşittir kötü haber. Hiç iyi birşey olmuyor mu şu dünyada!. Savaşlar, doğal afetler, cinayetler (özellikle kadınlara, çocuklara yönelik şiddet ), bir de trafik kazaları eklendi son zamanlarda, herhalde yurtdışı haber verme zahmetinde bulunmamak için zamanlarını dolduruyorlar, her neyse, sonuçta suratlar asık, keyifler kaçmış, moraller sıfır, reklam arası olunca, moral depolama, atıştırma molasına gerek duyuyorum ben.
N.S.: O zaman biraz kara mizah olmuyor mu?
S.H.L.: Evet, ben mizahla yaklaştım bu konuya. Reklam arası/Diyet arası, Dert ve sıkıntılar arasında atıştırma kaçamakları için uygun bir zaman. Buzdolabı fikri böyle geldi aklıma. Ufak tezgah altı hurda buzdolabı aradım. Bir arkadaşımın yardımıyla aslında görünümü yepyeni ama motoru bozuk bir buzdolabı bulduk. Buzdolabını yarıdan kestim, arka bölümünü yine orijinalinde olduğu gibi monte ettim. Raflarını kendime göre tekrar yerleştirdim ve sensorlu elektrik tesisatını monte ettim. Üzerini metalik film ile kapladım. Buzdolabının kapağına, iyi beslenme üçgenindeki yiyecekleri yağlı boya ile resimledim.
N.S.: Buna rağmen „diyetin“ uzun zamandan beri bir tür „yaşam modeli“ olarak pazarlandığını görüyoruz.
S.H.L.:Diyet yaşamımızın önemli bir parçası. Kimi estetik kaygılarla, kimi sıhhat problemleri yüzünden diyette. Benim buzdolabımın kapağına resmini yaptığım da aslında doğru beslenme piramidi . Neyi hangi miktarda yiyerek sağlıklı olacağımızı gösteriyor. Bir kısıtlama var, yasak yok. Ama, buzdolabının kapağını açıp içindekileri gördüğü anda herkesin aklına gelmesini istediğim,'şu an olsa da yesek' fikriydi. Hani, haberlerde de hep iyi haberler olsa da biz diyeti bozmaya gerek duymasak demeye. Benimki, " Reklam arası"nda, ufak bir kötü haber molası ve moral depolama.
N.S.: Daha önce de farklı malzemelerle deneylere girdiğini biliyoruz, bu kez de seramikle çalıştığını görüyoruz. Tuhaf bir malzeme değil mi seramik? Tecrübelerin nasıl oldu?
S.H.L.: Farkındaysan ben çalışmalarımı hep zıtlıklar üzerine kuruyorum. Bu aslında farkında olmadan kendiliğinden oluyor. Çivilerle kürk görüntüsü elde etmemden tut, kırılgan hamursuz ekmeğinden yaptığım taş duvar gibi. Dünya da zıtlıklar üzerine kurulu değil mi? Yeme alışkanlıklarımız da bu zıtlıklardan bir tanesi. En çok sevdiğimiz yiyecekler yemememiz gerekenler. Buradan da yasak her zaman çekicidir sonucuna varabiliriz tabii.
N.S.: Benim takip ettiğim kadarıyla son yirmi yıldan beri sürekli olarak farklı malzemelerle denemelere girerek oldukça farklı çalışmalar gerçekleştirdin. Bunun altında „merak“ ve „araştırma macerası“ olduğunu düşünüyorum. Hem resim, hem yerleştirme, hem de üçboyutlu denemeler gerçekleştirdin.
S.H.L.:Kullandığım malzemeler, düşüncemi ifade edebilmem için gerekli oldukları için devamlı değişebiliyor. Değişmeyen, hemen hepsinin atık olması. Buzdolabı hurda, üzerine yağlıboya ile atıştırmalıkları çalıştığım mutfak seramikleri de inşaat hurdası. İki boyut, üç boyut bence bu çalışmada farketmiyor. Çünkü yağlı boya resimler de sonuçta üç boyutlu değil mi? Reklam arası/Diyet arası, içinde yağlıboya iki boyutlu (üç boyut görünümlü) işlerin olduğu bütünü üçboyutlu bir yerleştirme.
N.S.:Buzdolabının içindeki üç boyutlu atıştırmalıkları nasıl şekillendirdin?
S.H.L.:Atıştırmalıkları, yemek tarif kitaplarından araştırdım. Tatlı ağırlıklı diyet arası atıştırmalıkları önce magnet yapmayı denedim. Beğenmedim. Sonra 10 x 10 cm mutfak seramikleri üzerinde buzdolabı raflarında sergilemeyi tercih ettim ve yine hurda seramikler buldum. Üzerlerine kitaplardan seçmiş olduğum ve aslında diyet üçgeninde hiç olmayan ve ben dahil herkesin en çok yemekten hoşlanacağı atıştırma kaçamaklarımla buzdolabını doldurdum.
N.S.:Benim dikkatimi çeken, buzdolabının içindeki nesnelerin zenginliği.
S.H.L.:Çok uzun zamandan beri ( 20 yıldan fazladır ) yağlıboya ve figüratif resim yapmamıştım. Çok özlemişim. Çok zevk aldım ve heykel çalışmalarında kuvvetim yetmediği için aklıma gelen her şeyi yapmakta zorlandığım için- herşeyi hala kendi ellerimle yapmayı sevdiğimi bilirsin -, çok hoşuma gitti.
N.S.: Hem kavramlara dayalı, hemde malzemenin olanaklarına dayalı olarak çalıştığın için bunun farklı bir eşzamanlılık yarattığından söz etmek mümkün mü?
S.H.L.: Farkındaysan ben çalışmalarımı hep zıtlıklar üzerine kuruyorum. Bu aslında farkında olmadan kendiliğinden oluyor. Çivilerle kürk görüntüsü elde etmemden tut, kırılgan hamursuz ekmeğinden yaptığım taş duvar gibi. Dünya da zıtlıklar üzerine kurulu değil mi? Yeme alışkanlıklarımız da bu zıtlıklardan bir tanesi. En çok sevdiğimiz yiyecekler yemememiz gerekenler. Buradan da yasak her zaman çekicidir sonucuna varabiliriz tabii.
N.S.: Çalışman nasıl yanıtlar aldı?
S.H.L.:Projeye ilk önce en yakınım kızımdan gelen tepki ‘bu da sanat mı oluyor şimdi’ oldu. Nuran sanırım ‘yine satılmayacak bir iş yaptı’ diye düşünmüşse de her zamanki heyecanı ile çok beğendiğini söyledi. CNN serginin çekimini yaparken Nuran’ın ısrarla açık buzdolabının önüne durmasını istediğine, ve Milliyet Sanat’ın Eylül sayısında da atıştırmalıkların bütün sayfa basıldığına dikkatini çekmek isterim!.Şaka bir yana, direkt konu ile bağlantılı olduğu için, çok göndermesi olduğu için, günümüzde yaşanan dert ve sıkıntıya gösterdiğim reaksiyona mizah ile yaklaştığım, uzun yıllar sonra geleneksel yağlıboya yöntemini bu şekilde kullandığım için izleyiciler çok şaşırıyor, malzemesini çözemiyor ve şaşırıyor, şaşırıyorlar. Nuran’a sordum. Der ki ‘bir kişi bile fiyat sormadı ama herkes çok beğeniyor’.